Türk vatandaşlığını kaybeden kişiler kayıp anından itibaren yabancı statüsüne girerler, bu nedenle konuya bu açıdan yaklaşmak gerekmektedir. 1982 Anayasasının 12. maddesinde “Herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, vazgeçilmez, devredilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.” hükmü yer almaktadır. 35. maddede ise “Herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır. Görüldüğü üzere, Anayasa, yabancıların gayrimenkul edinme ve miras haklarını ve kapsamını belirleyen açık bir hüküm ihtiva etmemekte, herhangi bir ayrım yapmaksızın genel olarak ülkede bulunan herkese tanıdığı mülkiyet ve miras hakkını belirlemek yoluna gitmektedir. Anayasa, vatandaş-yabancı ayrımına gitmeksizin herkesin temel hak ve hürriyetlere sahip bulunduğunu belirlemekle beraber, 16. maddesinde bu temel hak ve hürriyetlerin yabancılar açısından milletlerarası hukuka uygun olarak ve kanunla sınırlandırılabileceğini öngörmüştür. Böylece temel haklar arasında yer alan mülkiyet hakkı da yabancılar bakımından bu çerçevede sınırlandırılabilecektir.
Medeni Kanun, kural olarak genellik ve eşitlik prensiplerini getirmiştir, buna göre yabancı kişilerin de vatandaşlar gibi özel haklardan yararlanabilmeleri gerekmektedir. Ancak Kanunun getirdiği eşitlik prensibi mutlak değildir; dolayısıyla yabancıların kural olarak sahip oldukları medeni haklardan yararlanmaları istisnai hükümlerle sınırlandırılabilir. Bu sınırlandırmaların hukuki dayanağı da AY. md. 16.’dır. Kanunun gayrimenkul mülkiyetine dair hükümleri incelendiğinde, yabancıları farklı bir uygulamaya tâbi kılan bir hükme yer vermediği görülmektedir. Buna göre, Medeni Kanun açısından yabancı gerçek kişilerin Türkiye’de gayrimenkul mal edinmeleri Türk vatandaşlarının tabi olduğu rejime tabidir, sonucuna ulaşılabilir.
Tapu Kanununun 35. maddesi yabancıların gayrimenkul edinmelerine dair hüküm ihtiva etmektedir. Türk hukukunda yabancıların gayrimenkul edinmelerine ve miras haklarına ilişkin genel ilkeyi ortaya koyan bu hüküm, AY. md. 16’ya uygun olarak birtakım sınırlamalar getirmektedir. Açıklamalarımıza bu doğrultuda devam edeceğiz.
1-TÜRK VATANDAŞLIĞINI ÇIKMA İZNİ ALMAK SURETİYLE KAYBEDENLERİN
TÜRKİYE’DEKİ GAYRİMENKULLER ÜZERİNDE MÜLKİYET HAKKI
a-Doğumla Türk Vatandaşı Olan ve Türk Vatandaşlığından Çıkma İzni ile Ayrılanlar Açısından Türkiye’deki Gayrimenkuller Üzerinde Mülkiyet Hakkı
Yukarıda geniş olarak izah ettiğimiz gibi, Türk vatandaşlığını kaybeden kişiler kayıp anından itibaren yabancı statüsüne girerler, bununla birlikte doğumla Türk vatandaşlığını kazanmış olup da sonradan İçişleri Bakanlığından çıkma izni alanlar ve bunların çıkma belgesinde kayıtlı reşit olmayan çocukları bakımından istisnai bir düzenleme söz konusudur.
Bu statüde olan yabancılar Türkiye’de taşınmaz mal edinirken Türk vatandaşları ile aynı statü içinde olacaklardır, dolayısıyla kanuni kısıtlamalara ve karşılıklılık şartına tabi tutulmayacaklardır. Ancak milli güvenlik ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklıdır[15]. Bu saklı hükmün nasıl uygulanacağı, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün 24.5.2000 tarihli 1365 -01555 Sayılı cevap yazısında, miras yoluyla taşınmaz mal iktisabı ile ilgili bir olayla bağlantılı olarak belirtilmiştir. “Türk vatandaşlığını doğumla kazanmış olup da sonradan izin almak suretiyle (eski sosyalist rejimi ile yönetilen Avrupa ülkeleri ve Yunanistan hariç olmak üzere) yabancı devlet vatandaşlığına geçen kişiler ile bunların kanuni mirasçılarının… mirasa ilişkin talepleri yabancılara uygulanan kanuni kısıtlayıcı hükümler uygulanmaksızın aynen Türk vatandaşları gibi merkeze sorulmadan ilgili tapu sicil müdürlüklerinde sonuçlandırılacaktır.” diyen Genel Müdürlük, saklı hükmü somut olay içinde değerlendirmeyip genel olarak bazı ülke vatandaşlarına uygulanması yönünde yorumlamıştır[16].
b-Doğum Dışı Bir Yolla Türk Vatandaşı Olan ve Türk Vatandaşlığından Çıkma İzni ile Ayrılanlar Açısından Türkiye’deki Gayrimenkuller Üzerinde Mülkiyet Hakkı
Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu statüdeki yabancılar, istisnai durum kapsamında olmadığından yabancıların tabi olduğu sınırlamalara tabi olacaklardır. Bu sınırlamalar karşılıklılık şartı ve kanuni kısıtlamalar şeklinde tasnif edilebilir.
Yabancıların taşınmaz edinmeleri konusundaki genel düzenleme 22.11.1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanunun 35. maddesinde[17] hükme bağlanmıştır. Buna göre: “Karşılıklı olmak ve kanuni sınırlamalara uymak kaydıyla, yabancı gerçek kişilerle yabancı ülkelerde bu ülke kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde taşınmaz edinebilirler.” Madde, taşınmaz edinme hakkı tanırken sınırlamalar da öngörmüştür. Ayrıca maddenin son fıkrası, “Kamu yararı ve kamu güvenliği bakımından, bu maddenin uygulanmayacağı yerleri belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.” demek suretiyle, yer itibariyle kısıtlama getirilmesi hususunda yetki tanımıştır. Bu kısıtlama Askeri YBK dışında bir kısıtlamadır[18].
Çalışmamıza konumuz çerçevesinde kanuni sınırlamalar ve karşılıklılık hususlarını ele alarak devam edeceğiz.
1-Kanuni Sınırlamalar
Bu, konuyla ilgili olabilecek başka kanunlarla konulmuş sınırlamalara gönderme yapma anlamına gelir. Yabancıların mülkiyet hakkıyla ilgili kanuni sınırlamalar koyan başka kanunlar olduğu gibi belli durumlarda kaldırılması amacıyla çıkarılmış kanunlar da vardır. Aşağıda bu kanunların ilgili hükümleri kısaca açıklanacaktır.
Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Hakkında Kanun[19]
Kanunun 7 -9. maddeleri yabancıların taşınmaz edinmesi açısından önem taşımaktadır. Yabancılar 1. derece kara askeri yasak bölgelerine giremez ve bu bölgelerde oturamazlar(md.7). Esasen bölgeye girme ve oturma izni sadece buradaki görevlilere verilmiştir. Bu bölgedeki taşınmazlar istisnalar dışında kamulaştırılır. Bu konuda vatandaşla yabancı arasında fark yoktur. Ancak bu bölgede bazı alanlardan vatandaşların yararlanmaları yönetmelik uyarınca mümkün olabilir. Kanunun 9. maddesine göre 2. derece askeri yasak bölgelerinde Türk vatandaşlarının taşınmaz mal edinmesi olanaklı iken; yabancılar bu bölgelerde taşınmaz edinemezler. Yabancıların gayrimenkul edinme talepleri karşısında gayrimenkulün anılan bölgede olup olmadığının mahalli yetkili askeri makamlardan sorulması gerekir[20].
Mukabelei Bilmisil Kanunu
Hudutları dâhilinde Türk vatandaşlarının menkul ve gayrimenkul mallarına el koyan devletlerin Türkiye’deki vatandaşlarının mülkiyet haklarını kısmen veya tamamen kısıtlamak yahut menkul veya gayrimenkullerine el koymak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmiştir. Bu yetki karşı işlem yetkisidir ve Türk tatbikatında gerekli olduğu zamanlarda uygulanan siyasi bir tedbir niteliğindedir[21].
Tapu Kanunu
35/III hükmüne göre yabancı gerçek kişiler Türkiye’de kural olarak 30 hektardan fazla mal edinemezler. 30 hektardan fazla mal edinme ancak Bakanlar Kurulunun izniyle mümkündür, izin verilmezse fazla miktar tasfiye edilerek bedele çevrilir.
4916 sayılı Kanun köylerde yabancıların taşınmaz mal edinmelerini yasaklayan Köy Kanununun 87. maddesini yürürlükten kaldırmıştır ve yeni düzenlemede köy dışında ifadesi yer almamıştır. Dolayısıyla yabancıların köy içinde taşınmaz edinmeleri serbest bırakılmıştır. Müstakil çiftliklere ilişkin olan izin şartı da kaldırılmıştır[22].
Kanuni İstisna: Turizmi Teşvik Kanunu[23]
Kanun, turizm işletmesi ve yatırım belgesi almış olmak şartıyla yabancı gerçek ve tüzel kişilere, mülkiyet edinme imkânını da sağlamaktadır. Buradaki imkân için kanuni kısıtlamalar ve karşılıklılık şartı aranmaz(md. 8 E). Bu bakımdan kanuni bir istisna teşkil etmektedir[24].
2- Karşılıklılık
Karşılıklı işlem, en az iki devletin vatandaşlarına yekdiğerinin ülkesinde aynı mahiyetteki hakkı fiilen tanımalarıdır. Karşılıklı işlemin bu tanımı iki şart ihtiva etmektedir: Bunlardan ilki, hakkın mahiyet ve çeşidinde tam bir benzerlik olmasıdır. Diğer şart da söz konusu edilen haktan her iki devlet vatandaşının fiilen yararlanabiliyor olmasıdır[25].
Karşılıklılık ilkesi, Türk Hukukunda yabancıların taşınmaz mal edinmeleri konusunda geleneksel olarak kabul edilmiş, temel bir ilkedir. Karşılıklı işlemin mahiyeti hakkında; siyasi nitelikte olduğu, asgari haklar dâhilinde mecburi nitelikte olduğu, siyasi bir mukabele tedbiri niteliğinde olduğu, devletler arasında eşitliği sağlayan nitelikte olduğu görüşleri vardır[26]. Kanaatimizce her devlet asgari hakları tanımak zorundadır, bu hakların tanınmasında karşılıklı işlem şartı aranmamalıdır; asgari haklar dışındaki hakların tanınmasının karşılıklı işlem şartına bağlanıp bağlanmaması da her devletin siyasi tercihidir. Karşılıklılık bir milletlerarası anlaşmaya dayanabilir (siyasal nitelikli karşılıklılık), bir kanuna dayanabilir (kanuni karşılıklılık) ya da var olan belli bir uygulamadan kaynaklanabilir (fiili karşılıklılık). Tapu Kanununun 35. maddesine göre Türkiye ile yabancı bir devlet arasında taşınmaz mal edinimi konusunda karşılıklılığın varlığından söz edebilmek için, yabancı devletin “kendi vatandaşlarına tanıdığı hakların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da tanıması esastır”. 35. madde karşılıklı işlemden bahsetmiş, ancak bundan ne anlaşılması gerektiğini açıklamamıştır. Bu nedenle maddede yer alan karşılıklı işlem şartından ne anlaşılması gerektiği konusunda doktrinde değişik görüşler ortaya çıkmıştır. Birsen, siyasi karşılıklılığı ifade ettiğini[27]; Göğer, hem siyasi hem kanuni karşılıklılığı ifade ettiğini[28]; Fişek, siyasi karşılıklılığın yanı sıra aynı zamanda kanuni veya fiili karşılıklılığı ifade ettiğini[29]; Aybay, Tekinalp, Çelikel, Gelgel gibi yazarlar ise siyasi karşılıklılığın yanı sıra aynı zamanda kanuni ve fiili karşılıklılığı da ifade ettiğini savunmaktadır[30]. Kanaatimizce bir yabancı ülke vatandaşının Türkiye’de taşınmaz mal edinmesi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının o ülkede taşınmaz mal edinmesine kanun ile hak tanınmış olmasına ve bu hakkın da fiilen uygulanabilmesine bağlıdır, maddede aranan karşılıklılık kanuni aynı zamanda fiili karşılıklılıktır.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, belli bir yabancı devlet açısından karşılıklılık koşulunun varlığının saptanmasına yardımcı olmak amacıyla listeler yayımlamaktadır[31].
Karşılıklılık ilkesiyle ilgili olarak bazı istisnalar söz konusudur: Vatansızlar hiçbir devletin vatandaşlığında bulunmadıkları için, bu kişiler bakımından karşılıklılık koşulunun aranacağı bir devlet bulunmamaktadır. Bu nedenle vatansızlar bakımından karşılıklılık koşulu aranmaz. Bundan başka “Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Sözleşme”nin 7/2 hükmüne göre, mültecilerin sığındıkları ülkede üç yıl ikamet ettikten sonra karşılıklılık koşulundan muaf olmaları gerekmektedir. Türkiye’de bulunan mülteciler de aynı hükme tabidir, bu imkândan yararlanabilmek için mültecilerin bu durumlarını resmi belge ile kanıtlamaları yeterlidir. Ayrıca Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancılar, Turizmi Teşvik Kanununun 8/E maddesine göre, Bakanlar Kurulu Kararı ile karşılıklılık koşuluna ve yabancılar için getirilen kanuni kısıtlamalara bağlı tutulmaksızın turizm bölge ve merkezlerinde taşınmaz mal edinebilirler[32].
Zamanaşımı ile mülkiyetin iktisabında karşılıklılığın belirlenmesinde de zaman zaman problemler ortaya çıkmaktadır. Bu konuda, yabancı hukuktaki zamanaşımı süresinin Türk hukukundakinden fazla olması halinde karşılıklılık gerçekleşmemiştir, denemez. Türkiye’de bulunan gayrimenkullerin mülkiyetinin iktisabı, uygulanacak hukukta bulunma yeri olan Türk hukukuna göre yapıldığı gibi; yabancılar hukuku açısından da karşılıklılığın belirlenmesinde bulunma yeri esas alınmalıdır. Bu belirleme yöntemi Tapu Kanunu hükümleriyle de uyumludur. “Türkiye’deki gayrimenkulün zamanaşımı ile iktisabında Türk hukukundaki sürenin geçmiş olması gerekli ve yeterlidir” görüşü Yargıtay ve doktrin tarafından genellikle kabul edilmektedir[33].
ANTLAŞMALAR DÜZENİ
Türkiye’nin taraf olduğu İkamet ve Ticaret Antlaşmalarında yabancıların taşınmaz edinmesi hakkında hükümler yer almıştır. Antlaşmalar âkit devlet vatandaşlarına bu hakkı memleketlerin mer’i kanun ve nizamları saklı kalmak kaydıyla tanımışlardır. Taşınmaz edinme konusunda, antlaşmalarda genellikle kabul edilen iki prensipten biri esas alınmıştır. Bunlar, karşılıklı muamele ve en ziyade müsaadeye mazhar millet kaydıdır[34].
2- TÜRK VATANDAŞLIĞINI ÇIKMA İZNİ ALMAK SURETİYLE KAYBEDENLERİN
TÜRKİYE’DEKİ GAYRİMENKULLER ÜZERİNDE MİRAS HAKKI
a- Doğumla Türk Vatandaşı Olan ve Türk Vatandaşlığından Çıkma İzni ile
Ayrılanlar Açısından Türkiye’deki Gayrimenkuller Üzerinde Miras Hakkı
Bu statüde olan yabancılar ile bunların kanuni mirasçıları, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli güvenlik ve kamu düzenine ilişkin hükümlere aykırı davranış içinde olmamak koşuluyla, Türk vatandaşları ile aynı statü içinde olacaklardır. Dolayısıyla kanuni kısıtlamalara ve karşılıklılık şartına tabi tutulmayacaklardır. Bu durumda doğumla Türk vatandaşlığını kazananlar izinle Türk vatandaşlığından ayrılmış ve yeni vatandaşlıkları gereği Türkiye’de mirasın iktisabı ile ilgili olarak bazı kısıtlamalara tâbi olsalar dahi, istisnai konumları nedeniyle Türkiye’deki taşınmaz mallar üzerinde Türk vatandaşları gibi miras alacaklardır. Bu kişilerin çıkma belgesinde kayıtlı reşit olmayan çocukları da aynı haktan yararlanacaktır. Ancak milli güvenlik ve kamu düzenine ilişkin konular bu hükmün istisnasıdır[35]. Milli güvenlik ve kamu düzenine ilişkin olarak yukarıda verdiğimiz izahat burada da geçerlidir.
b- Doğum Dışı Bir Yolla Türk Vatandaşı Olan ve Türk Vatandaşlığından Çıkma
İzni ile Ayrılanlar Açısından Türkiye’deki Gayrimenkuller Üzerinde Miras
Hakkı
Bu statüdeki yabancılar, istisnai durum kapsamında olmadığından yabancıların tabi olduğu sınırlamalara tabi olacaklardır. Türk hukukunda Türkiye’deki taşınmazlar üzerinde yabancıların miras hakkı vardır, ancak mirasın iktisabı konusunda bazı sınırlamalar mevcuttur.
Yabancı gerçek kişilerin gayrimenkullerde mirasçılıkları hakkında genel düzenleme kuralı Tapu kanununun 35. maddesinde düzenlenmiştir. Madde 4916 sayılı kanunla değişmekle beraber, yabancıların kanuni kısıtlamalara uyulmak ve karşılıklı olmak şartı ile gayrimenkul edinebilecekleri kuralı aynı kalmıştır. Söz konusu temel ilkeler mirasçılık bakımından da geçerlilik arz eder. Bununla beraber gayrimenkul ediniminin kısıtlandığı hallerde, yabancının mirasçılık hakkı olsa bile, taşınmazın intikal işleminin yapılması fakat tasfiye edilerek bedele çevrilmesi zorunludur. Diğer bir söyleyişle, kanuni miras yoluyla intikal eden taşınmazlar, kanuni kısıtlamalar ve karşılıklılık kuralına göre intikal ve iktisap edilecektir; Türkiye ile arasında karşılıklılık olmayan devlet vatandaşlarının edindikleri taşınmazlar ile kanuni kısıtlamalara tabi alanlardaki taşınmazlar, intikal işlemleri yapıldıktan sonra tasfiye edilip bedele çevrilecektir[36].
Madde metninde kanuni mirasla ilgili açıklamalar yer almaktadır, aynı kuralın vasiyetname ya da miras mukavelesi yoluyla intikal eden mirasa da uygulanıp uygulanmayacağı açık değildir. İrade ile yapılan intikallerin de aynı kurala tabi tutulması gerektiği savunulmaktadır[37].
Bu nedenle miras hakkı açısından da kanuni kısıtlamaların ele alınması gerekmektedir.
1-Kanuni Sınırlamalar
Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgesi Kanunu
Askeri Yasak Bölgelerde yabancıların mülk edinmesi mümkün değildir. Türk vatandaşı miras bırakanın yabancı uyruklu mirasçısı da aynı nedenle taşınmazı muhafaza edemez. Bir taraftan tescil edilirken diğer taraftan tasfiye edilmesi gerekir. Anılan bölgelerde yabancının miras hakkı vardır, ancak tasfiyesi gerekir. 1. derecedeki Yasak Bölgelerde vatandaşların da malları tasfiye edildiğinden yabancılara miras kalması zaten söz konusu olamaz[38].
Mukabelei Bilmisil Kanunu
Kanun, ülkelerinde Türk vatandaşlarının malları üzerinde konacak ve tasarruf haklarını sınırlayacak her türlü tedbire karşılık olarak, Bakanlar Kuruluna karşı işlem uygulama yetkisi tanımıştır. Yabancıların miras hakkı konusunda hukukumuzda var olan sınırlamaların bir kısmı da bu kanunun uygulanması ile getirilmiştir[39].
Tapu Kanunu
35. maddede yabancı devlet vatandaşlarının otuz hektardan fazla taşınmaz edinmeleri Bakanlar Kurulu iznine tabi tutulmuşken, kanuni miras bu izin prosedürünün dışında bırakılmıştır. Buna karşılık kanuni miras dışında ölüme bağlı tasarruf yoluyla otuz hektardan fazla taşınmazın edinilmesinin Bakanlar Kurulundan izin alınmasına bağlı olduğu, izin verilmezse fazla miktarın tasfiye edilerek bedele çevrileceği öngörülmüştür. Diğer bir söyleyişle yabancı mirasçının otuz hektardan fazla arazi için de miras hakkı vardır, izin verilirse adına tescil edilir, izin verilmezse tasfiye edilerek bedelinden yararlanmasına imkân sağlanır.
4916 sayılı kanun Köy Kanununun 87. maddesini yürürlükten kaldırdığı için yabancı gerçek kişi mirasçıların da köylerde miras yoluyla mülkiyet hakkını iktisabı mümkün hale gelmiştir[40].
2- Karşılıklılık
Tapu Kanununun 35. maddesinde, Türkiye ile arasında karşılıklılık bulunmayan devlet vatandaşlarının kanuni miras yoluyla elde ettikleri taşınmazların intikal işlemleri yapılıp tasfiye edilerek bedele çevrileceği hükme bağlanmıştır.
Karşılıklılık uygulamasında antlaşmaya veya kanuna dayanan karşılıklılık yanında fiili karşılıklılığın da aranması gerektiği savunulmaktadır[41].
Miras hakkının varlığını ilke olarak kabul etmeyen devletlerin vatandaşları açısından karşılıklı işlem koşulunun gerçekleşmediği, vatansız kişiler açısından ise bu koşulun aranmayacağı çeşitli Yargıtay kararlarıyla ve Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün uygulamasında kabul edilmiş görünmektedir[42].
Yargıtay, 35. maddedeki karşılıklılık şartının miras bırakanın ölüm tarihi itibariyle belirlenmesi gereğini ortaya koyan kararlar vermiştir[43].
SONUÇ
Türk vatandaşlığından çıkma izni almak suretiyle ayrılanların Türkiye’deki gayrimenkuller üzerinde miras ve mülkiyet haklarını ele aldığımız çalışmamızda öncelikle Türk vatandaşlığından çıkma izni almak suretiyle ayrılmak kurumu ele alınıp bu kişilerin hukuki statüleri belirlenmiştir. Buna göre bu kişiler ayrılma tarihinden itibaren yabancı statüsüne girerler.
Türk hukukunda menkul mülkiyeti ve menkuller üzerinde miras hakkı bakımından yabancılar ile Türk vatandaşları arasında bir ayrım öngörülmemişken, gayrimenkuller üzerindeki miras ve mülkiyet hakları bakımından -gayrimenkullerin devletin egemenlik yetkisiyle yakından ilişkili olmasından dolayı- yabancılar birtakım sınırlamalara tabi tutulmuştur. Devletin milli güvenliği ve kamu düzenine ilişkin hususlara aykırı olmamak kaydıyla, doğum yoluyla Türk vatandaşlığını kazanmış olup da çıkma izniyle vatandaşlığını kaybedenler ile bunların çıkma belgesinde kayıtlı olan reşit olmayan çocukları ise yabancılar için öngörülen bu sınırlamalardan muaf tutulmuşlardır. Bu konuda Türk hukukundaki genel kural Tapu Kanununun 35. maddesinde yer almıştır. Buna göre, yabancılar karşılıklılık şartı ve kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla Türkiye’deki gayrimenkuller üzerinde mülkiyet ve miras hakkına sahip olabilirler.
Doğum yoluyla Türk vatandaşlığını kazanmış olup da çıkma izniyle vatandaşlığını kaybedenler ile bunların çıkma belgesinde kayıtlı olan reşit olmayan çocukları da yabancı statüsünde olmalarına rağmen miras ve mülkiyet haklarından Türk vatandaşı gibi yararlanmaya devam ederler. Bulundukları ülkede tanınan haklardan yararlanabilmek için, çifte vatandaşlığı kabul etmeyen yabancı ülke hukukundan kaynaklanan bir zorunluluk gereği olarak, Türk vatandaşlığından ayrılarak ilgili devlet vatandaşlığına geçmek zorunda kalan kişilerin bu nedenle Türkiye’de karşılaşacakları olumsuzlukları gidermek amacıyla bu istisnai hüküm getirilmiştir. Hükmün gerekçesinde de belirtildiği üzere; bulundukları ülkenin vatandaşlığını kazanabilmek amacıyla zorunlu olarak Türk vatandaşlığından çıkma izni alan kişiler, 403 sayılı Kanunun 29. maddesi uyarınca Türkiye’de yabancı muamelesine tabi tutulmakta, ikamet, gayrimenkul edinme, miras, çalışma gibi konularda ancak Türk Kanunlarının yabancılara tanıdığı haklardan faydalanabilmektedirler. Bu uygulama ise vatandaşların başka bir devlet vatandaşlığına geçmekten sarfınazar etmesine ve dolayısıyla yurt dışındaki haklardan feragat etmelerine neden olmaktadır. Türk vatandaşlarının bazı müktesep haklarının yitirilmesi anlamına gelen bu uygulamayı düzeltmek, mülk, miras, ikamet ve çalışma haklarını aynen muhafaza etmek için madde hükmü değiştirilmiş ve bu imkânlar sağlanmıştır. Getirilen bu değişiklik, söz konusu kişilerin çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybettikleri tarihten sonra Türkiye’de gerçekleştirmek isteyecekleri ikamet, seyahat, çalışma ve menkul, gayrimenkul mal iktisaplarını kapsamaktadır. Vatandaşlık hukuku sistemimize göre, çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerin malvarlıklarına zaten bir halel gelmediğinden, diğer bir ifadeyle, bu kişilerin Türkiye’de bulunan malvarlıklarının tasfiyesi söz konusu olmadığından, bu kişilerin kayıp tarihinden önceki malvarlıkları ile ilgili bir düzenlemeye gidilmesine gerek görülmemiştir.
Miras hakkı ve ayni haklar, yabancıların kural olarak vatandaşlarla eşit olarak yararlandığı “özel hakların” bir parçasını oluşturmaktadır. Uluslar arası hukukta kişinin vatandaşlık bağıyla bağlı olmadığı devlette taşınmaz edinmesi sınırsız değildir. İnsan haklarını koruma altına alan uluslar arası düzenlemelerde mülkiyet hakkına yer verilmekle birlikte yabancıların taşınmaz edinmelerinin taşınmazın bulunduğu devlet tarafından belirli kısıtlamalara tabi tutulabileceği açıkça belirtilmiştir. Türk hukuku bakımından da taşınmaz mallar üzerindeki miras ve mülkiyet hakları konusunda yabancılara yönelik çeşitli sınırlamalar bulunmaktadır. Bu sınırlamalar uluslar arası düzenlemelere ve Anayasaya uygundur.
KAYNAKÇA
AYBAY, Rona, Yabancılar Hukuku, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2005.
BİRSEN, Kemalettin, Devletler Hususi Hukuku, C. I (Tabiiyet ve Yabancılar Hukuku), B.7, 1970.
ÇELİKEL, Aysel / ÖZTEKİN GELGEL, Günseli, Yabancılar Hukuku, 12. bası, Beta, 2005.
FİŞEK, Hicri “Türkiye’de Yabancıların Ayni Haklardan İstifadesi”, Ankara Hukuk Fakültesi Dergisi, 1950, C. VII, S. 3 -4, (Ayni Haklar), s.430.
FİŞEK, Hicri “Türk vatandaşlığı Kanunu Açısından Vatana Bağlılıkla Bağdaşmayan Eylemler” : Fadıl H. Sur’un Anısına Armağan, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara 1983.
GÖĞER, Erdoğan, Yabancılar Hukuku, 3. bası, 1979.
GÜRZUMAR, Fikri “Türk Vatandaşlığının Kaybında Şahıs İradesinin Önemi”: Prof. Dr.
Nihal Uluocak’a Armağan, 1999.
NOMER, Ergin, Vatandaşlık Hukuku, Filiz, 2005.
SARGIN, Fügen, Yabancı Gerçek Kişilerin Türkiye’de Taşınmaz Mal Edinmeleri ve Sınırlı Ayni Haklardan Yararlanmaları, Yetkin Yayınları, 1997.
TEKİNALP, Gülören, Türk Yabancılar Hukuku, 8. bası, Beta, 2003.
[1] Onaylamaya ilişkin Kanun numarası 6366, kabul tarihi 10 Mart 1954, 8662.[2] Nomer Ergin, Vatandaşlık Hukuku, Filiz, 2005, s.105.[3] Nomer, a.g.e. , s.105 d.n.86.[4] 403 Sayılı, 11.2.1964 Tarihli Türk Vatandaşlığı Kanunu: RG 22.2.1964, S.11638; 403 Sayılı 11.2.1964 Tarihli Türk Vatandaşlığı Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 2383 Sayılı, 13.2.1981 Tarihli Kanun: RG.17.2.1981, S.17254; 3540 Sayılı, 20.4.1989 Tarihli, 403 Sayılı 11.2.1964 Tarihli Türk Vatandaşlığı Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun: RG. 29.4.1989, S.20153; 403 Sayılı 11.2.1964 Tarihli Türk Vatandaşlığı Kanununun 25. maddesinin g bendi ile bu maddenin ikinci fıkrasının Yürürlükten Kaldırılmasına ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesine Dair 3808 Sayılı ve 27.5.1992 Tarihli Kanun: RG. 4.6.1992, S.21248; Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 4112 Sayılı ve 7.6.1995 Tarihli Kanun: RG. 12.6.1995, S.22311; 4866 sayılı ve 4.6.2003 Tarihli Kanun: RG. 12.6.2003, S.25136; 5203 Sayılı ve 29.6.2004 Tarihli Kanun: RG. 6.7.2004, S.25514 403 Sayılı 11.2.1964 Tarihli Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik: RG. 1.7.1964, S. 11742; 403 Sayılı 11.2.1964 Tarihli Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Yönetmeliğe Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Yönetmelik: RG. 21.3.1981, S. 17286.[5] Gürzumar, “Türk Vatandaşlığının Kaybında Şahıs İradesinin Önemi”: Prof. Dr. Nihal Uluocak’a Armağan, 1999, s.163[6] Nomer, a.g.e., s.106-107.[7] Sargın Fügen, Yabancı Gerçek Kişilerin Türkiye’de Taşınmaz Mal Edinmeleri ve Sınırlı Ayni Haklardan Yararlanmaları, Yetkin Yayınları, 1997, s. 181 -182; Nomer, a.g.e., s.108.[8] Nomer, a.g.e., s.107.[9] Fişek, Hicri, “Türk vatandaşlığı Kanunu Açısından Vatana Bağlılıkla Bağdaşmayan Eylemler” : Fadıl H.
Sur’un Anısına Armağan, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara 1983, s.386 vd.[10] Nomer, a.g.e., s.107 -110.[11] 4886 sayılı kanunla getirilen değişiklik sonrası TVK. madde 29: Bu kanun gereğince Türk vatandaşlığını kaybeden kişiler, kayıp tarihinden başlayarak yabancı muamelesine tabi tutulur. Ancak, doğumla Türk vatandaşı olup da, İçişleri Bakanlığından çıkma izni alanlar ve bunların vatandaşlıktan çıkma belgesine kayıtlı reşit olmayan çocukları; Türkiye Cumhuriyetinin milli güvenliğine ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, askerlik hizmetini yapma yükümlülüğü ve seçme-seçilme, kamu görevine girme ve muafen araç ve ev eşyası ithal etme hakları dışında, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tabi olmak şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler. Kanunun 33 ve 35 inci madde hükümleri saklıdır.[12] Sargın, a.g.e., s.184 -185[13] Sargın, a.g.e., s.186 -187.[14] Sargın, a.g.e., s.188.[15] Çelikel Aysel / Öztekin Gelgel Günseli, Yabancılar Hukuku, 12. bası, Beta, 2005, s. 234 -235;
Tekinalp Gülören, Türk Yabancılar Hukuku, 8. bası, Beta, 2003, s.206 -207; Aybay Rona,
Yabancılar Hukuku, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2005, s. 190.[16] Çelikel/Gelgel, a.g.e., s.235,248[17] 2003 yılında kabul edilen çeşitli kanunlarda ve Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Tapu Kanununun 35. maddesi
değiştirilmiştir; 4916 sayılı ve 3.7.2003 tarihli Kanun: RG. 19.7.2003, S. 25173; Aybay, a.g.e., Fişek, “Türk
Vatandaşlığı Kanunu Açısından Vatana Bağlılıkla Bağdaşmayan Eylemler” : Fadıl H. Sur’un Anısına
Armağan, s.181, d.n. 8.