TVK. md.29’da Türk vatandaşlığını yetkili makamdan çıkma izni almak suretiyle kaybeden kişilerin kayıp tarihinden itibaren tabi olacakları hukuki statü belirlenmiş bulunmaktadır.
Bulundukları ülkede tanınan haklardan yararlanabilmek için, çifte vatandaşlığı kabul etmeyen yabancı ülke hukukundan kaynaklanan bir zorunluluk gereği olarak, Türk vatandaşlığından ayrılarak ilgili devlet vatandaşlığına geçmek zorunda kalan kişilerin bu nedenle Türkiye’de karşılaşacakları olumsuzlukları gidermek amacıyla getirilen bu istisnai hükmün gerekçesi aynen şu ifadeleri içermektedir:
“Yurt dışındaki vatandaşlarımız bulundukları ve çalıştıkları ülkelerde daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak, ekonomik, sosyal, siyasi haklardan yararlanmak amacıyla yabancı devlet vatandaşlığına geçmek istemektedirler. Ancak, Avusturya, Danimarka ve İsveç gibi… Almanya’nın da çifte vatandaşlığı kabul etmeyen, yani Alman vatandaşlığını kazanmak isteyen vatandaşlarımızdan Türk vatandaşlığından çıkma şartı arayan bir ülke olduğu bilinmektedir. Bu nedenle yukarıda belirtilen ülkelerde bulunan vatandaşlarımız, bulundukları ülkenin vatandaşlığına geçebilmek için zorunlu olarak Türk vatandaşlığından çıkma izni talep etmektedirler.
“Esas olan sadece çifte vatandaşlık değil, yani Alman vatandaşlığına geçen Türklerin yeniden Türk vatandaşlığına alınmaları kadar, Almanya’da yerleşen vatandaşlarımızın idari ve yasal engeller olmaksızın ve Türkiye’deki hakları ile tasarrufları konusunda herhangi bir endişeye kapılmaksızın Alman vatandaşlığını kazanmak üzere, Türk vatandaşlığından çıkma izni alabilmeleri de önemlidir.
“Bulundukları ülkenin vatandaşlığını kazanabilmek amacıyla zorunlu olarak Türk vatandaşlığından çıkma izni alan kişiler… …403 sayılı Kanunun 29. maddesi uyarınca Türkiye’de yabancı muamelesine tabi tutulmakta, ikamet, gayrimenkul edinme, miras, çalışma gibi konularda ancak Türk Kanunlarının yabancılara tanıdığı haklardan faydalanabilmektedirler. Bu uygulama ise vatandaşlarımızın başka bir devlet vatandaşlığına geçmekten sarfınazar etmesine ve dolayısıyla yurt dışındaki haklardan feragat etmelerine neden olmaktadır. Türk vatandaşlarının bazı müktesep haklarının yitirilmesi anlamına gelen bu uygulamayı düzeltmek, mülk, miras, ikamet ve çalışma haklarını aynen muhafaza etmek için madde hükmü değiştirilmekte ve bu imkânlar sağlanmaktadır.
“…Getirilen bu değişiklik, söz konusu kişilerin çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybettikleri tarihten sonra Türkiye’de gerçekleştirmek isteyecekleri ikamet, seyahat, çalışma ve menkul, gayrimenkul mal iktisaplarını kapsamaktadır. Vatandaşlık hukuku sistemimize göre, çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerin malvarlıklarına zaten bir halel gelmediğinden, diğer bir ifadeyle, bu kişilerin Türkiye’de bulunan malvarlıklarının tasfiyesi söz konusu olmadığından, bu kişilerin kayıp tarihinden önceki malvarlıkları ile ilgili bir düzenlemeye gidilmesine gerek görülmemiştir.
“Aynı şekilde Türk Yabancılar Hukukuna göre yabancı gerçek… kişilerin miras hakkı zaten mevcuttur. Ancak sadece köy hudutları dâhilinde bulunan gayrimenkuller yabancılara miras yoluyla kaldığında Tapu Kanunu md.25 ve Köy Kanunu md.87 nedeniyle tasfiye edilmektedir. Getirilen bu değişiklikle çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilere zaten aynen Türk vatandaşları gibi köylerde gayrimenkul edinme imkânı tanındığından artık bu kişilerin miras haklarına ilişkin bu düzenlemeye gidilmesine gerek görülmemiştir.”(Türk Vatandaşlığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu)[12] Kanunun 29. maddesine paralel olarak değiştirilen, Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin “Türk Vatandaşlığını Kaybeden ve Türk Vatandaşlığından Çıkmasına İzin Verilenlerin Hukuki Durumu” başlığını taşıyan 42. maddesi aynen şu ifadeleri içermektedir:
“Bu Kanun gereğince Türk vatandaşlığını kaybeden kişiler, kayıp tarihinden başlayarak yabancı muamelesine tabi tutulurlar. Türkiye’de ikamet, seyahat, taşınmaz mal edinme, ferağı, miras ve çalışma gibi konularda, Türk kanunlarının yabancılara tanıdığı haklardan yararlanabilirler.
“Ancak, doğumla Türk vatandaşlığını kazanmış olup da sonradan Bakanlar Kurulundan (şimdi İçişleri Bakanlığı) çıkma izni almak suretiyle, yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişiler ve bunların kanuni mirasçıları, Türkiye Cumhuriyetinin milli güvenliği ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, Türkiye’de ikamet, seyahat, çalışma, yatırım, ticari faaliyet, miras, taşınır-taşınmaz mal satın alma, ferağı, kiralama gibi konularda, Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler.
“Bu kişilere istekleri üzerine, yurt dışında Türk temsilcilikleri, yurt içinde ise Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü ile İl Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce örneği hazırlanarak bastırılan ve düzenlenmesine ilişkin esasları belirlenen bu belgenin, Kanunun 29. maddesinde belirtilen konulara ilişkin işlemler sırasında ibraz edilmesi zorunludur.
“Bu şekilde hakları saklı tutulan kişinin ölümü halinde, kanuni mirasçıları veraset ilamı ile belirlenir.
“Bu kişilerin ülkede ikamet, seyahat, çalışma, yatırım, ticari faaliyet, miras, taşınır-taşınmaz mal iktisabı ile ferağı konularında kendilerine tanınan haklar konusundaki işlemler, yürürlükte bulunan mevzuat çerçevesinde, ilgili kurum ve kuruluşlarca yürütülür.
“Türk vatandaşlığının iptali ile vatandaşlıktan çıkarmanın sonuçlarını belirten 11.2.1964 tarih ve 403 sayılı Türk vatandaşlığı Kanununun 33 ve 35, Yönetmeliğin 46 ve 48. maddeleri hükümleri saklıdır.”
Hükümler değerlendirildiğinde açıkça görüleceği üzere; İçişleri Bakanlığından çıkma izni alarak, kendi iradeleriyle Türk vatandaşlığından ayrılan kişiler, buna rağmen Türkiye’de tıpkı bir Türk vatandaşı gibi haklardan yararlanmaya devam edeceklerdir. Ancak kanun bu kişiler bakımından bir sınırlama da içermektedir; hükme göre, bu statüde sayılacak eski Türk vatandaşlarının Türk vatandaşlığını aslen, doğum yoluyla kazanmış olmaları şarttır. Buna göre kan esası veya toprak esasına dayanarak Türk vatandaşlığını doğumla kazanmış kişiler 29. maddeden yararlanabilecektir. Kanun ayrıca “Türkiye Cumhuriyetinin milli güvenliği ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla” diyerek daha genel ve net olmayan bir sınırlama öngörmüştür.
Bu konuda diğer bir sınırlama da uygulamada ortaya çıkmaktadır. Uygulamada 29. maddeden yararlanacak kişilerin İçişleri Bakanlığından izin alarak vatandaşlıktan çıkanlarla sınırlı olduğu kabul edilmektedir. Buna göre, md. 22/III uyarınca yetkili Türk makamından izin alarak Türk vatandaşlığından çıkmaksızın yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişiler daha sonra Türk vatandaşlığından çıkma izni almış olsalar dahi bu haktan faydalanamayacaktır. Kanunda genel olarak “doğumla Türk vatandaşlığını kazanmış olup da sonradan İçişleri Bakanlığından izin almak suretiyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişiler” ifadesine yer verilmektedir ve böyle bir ayrım Kanunda bulunmamaktadır. Dolayısıyla Kanunda mevcut olmayan böyle bir ayrıma dayanılarak yapılacak işlemlerin hukuki mesnetten yoksun olduğu sonucuna varılabilir, ancak kanun maddesi gerekçesiyle birlikte yorumlandığında uygulamanın kanuna aykırı olmadığı da söylenebilir. Zira gerekçede belirtildiği üzere, 29. madde ile bu imkân aslında Türk vatandaşlığından ayrılmak istemediği halde, içinde yaşamakta bulunduğu, hukuk düzeni çifte vatandaşlığa izin vermeyen bir ülkede, haklardan yararlanabilmek için vatandaşlıktan ayrılmak zorunda kalan kişilerin bu nedenle Türkiye’de uğrayacakları hak kaybını giderebilmek amacıyla tanınmıştır. Bu çerçevede Türk vatandaşlığını devam ettirerek yabancı devlet vatandaşlığını kazanmak isteğiyle izin alanlar bakımından böylesi bir zorunluluk mevcut olmadığından, bu kişilerin sonradan çıkma izni alarak Türk vatandaşlığından ayrılmaları halinde 29. madde hükmünde faydalanamamaları gerekir. Kanun maddesinin gerekçesi çerçevesinde yorumuna bağlı olarak, çifte vatandaşlığın imkân dâhilinde bulunduğu bir devletin vatandaşlığını kazanarak Türk vatandaşlığından çıkan kişilerin de 29. madde kapsamı dışında bırakılacağı sonucuna varılması mümkündür. Zira bu halde de bir zorunluluk gereği Türk vatandaşlığının terki söz konusu olmamaktadır. Doktrinde 22. madde hükmünün yorumunda farklılıklar vardır; bir Türk vatandaşının çıkma izni almadan yabancı bir devlet vatandaşlığını kazandıktan sonra çifte vatandaşlık statüsünden yararlandırılamayacağını kabul eden yazarların yanı sıra, yabancı bir devlet vatandaşlığını daha önce izin almaksızın kazanan Türk vatandaşlarına da bu maddede öngörülen izin belgesinin verilebileceğini ifade eden yazarlar da bulunmaktadır[13]. Kanaatimizce de Kanun maddesi, gerekçesi çerçevesinde yorumlanmalıdır.
29. madde hükmünden yararlanacak olanlar, sadece Türk vatandaşlığından bu suretle ayrılmış kişilerle sınırlı değildir, vatandaşlıktan çıkan kişilerin kanuni mirasçıları yabancı sıfatını taşımakla birlikte, karşılıklı işlem şartı aranmaksızın ve kanuni sınırlamalar dikkate alınmaksızın Türkiye’de bir Türk vatandaşı gibi taşınmaz mal edinebileceklerdir. Ancak gerek çıkma yoluyla vatandaşlığı kaybedenler gerekse bunların kanuni mirasçılarının, Türk vatandaşlarından farklı olarak, taşınmaz mal edinme hususunda ve miras hususunda kamu düzenine ve milli güvenliğe ilişkin hükümlerle sınırlanabilecekleri göz ardı edilmemelidir[14].
Türk vatandaşlığını doğum yoluyla kazanmış olan ve izin almak suretiyle vatandaşlıktan çıkanların atanmış mirasçıları ile Türk vatandaşlığını doğum dışı bir yolla kazanmış olup da izin almak suretiyle Türk vatandaşlığından çıkanlar ise yabancı muamelesine tabi tutulurlar.
Çalışmamızın bundan sonraki bölümlerinde söz konusu kişilerin Türkiye’de gayrimenkul mülkiyeti ve miras edinme haklarını irdeleyeceğiz. Asıl konumuza geçmeden önce belirtmek istediğimiz husus, taşınır mirasçılığı ve taşınır mülkiyetinden yararlanma konularında, yabancı ile vatandaş arasında temel bir fark olmadığıdır.